20 Mayıs 2019 Pazartesi

Yusuf Atılgan, Canistan (2000)


         Merhaba! Uzun süredir yazamadığım bloguma tekrar dönüş yaptım ve tam gaz devam etmeyi planlıyorum. İlk defa Türk bir yazarın kitabını yorumlayacağım. Yusuf Atılgan, edebiyatımızda gerçekten önemli yeri olan bir yazarımızdır. Onun kitabını yorumlamak ve daha çok insanın okumasını sağlamak, Türk edebiyatını dünyaya tanıtmak gerçekten büyük bir onur olacak.
Kaçışın izlerini süren bilge: Yusuf Atılgan
(görsel: https://t24.com.tr/k24/yazi/kacisin-izlerini-suren-bilge-yusuf-atilgan,1249)

         Yazarımızın son kitabı olan Canistan’ı yazdığı sırada vefat etmesi, kitabın sonunun biraz yarım olduğu  hissiyatını uyandırıyor. Gene de okuması gayet akıcı olan bir kitap. Konular biraz dağınık işlenmiş gibi görünüyor ama olaylar kitabın sonuna doğru daha iyi anlaşılıyor.

          Eserimizin anlatısı sondan başa doğru 3 bölümde anlatılıyor: Duruşma, Yargıç, Tanık. Duruşma kısmında Ali ve Selim ile tanışıyoruz; ilk kısımdan aralarının iyi olmadığı bariz. Selim ve çetesi 1921 Haziran’ında, -Mustafa Kemal’e başkomutanlık görevinin verildiği günlerde- eskiden dost olduğu Ali ve ailesinin yaşadığı evi basar. Ama sırf yağmalamak için değil, Ali ile arasındaki eski bir kırgınlık yüzünden intikamını almak ister ve Ali’ye işkence eder. Yargıç bölümünde Selim ve Ali’nin eskiden çok yakın arkadaş oldukları, aralarının nasıl bozulduğu ve Selim’in kendi hayatına nasıl devam ettiği anlatılıyor. Başından bir çok olay geçen Selim’in dirayetli ama bence eğitimsizlikten kaynaklanan cehaleti anlatılmaya çalışıyor. Basit görünen olaylarda alınganlık yapabilen ve senelerce kin tutan karakterimiz, senelerce Ali’den apayrı bir dünyada yaşar. Ali’nin babası Osman Ağa’nın çiftliğinden, tatsız bir olay yaşandıktan sonra kaçar ve başka çiftliklerde ne şartlarda çalıştığı anlatılır. Olayların hepsi Manisa ve çevre köylerinde vuku buluyor. Ekonomik durumların berbat olduğu bu dönemlerde Selim, eşiyle beraber senelerce kendi bağını sürüyor. Eşi Esma, ölen bebeği doğurduktan sonra vefat ediyor ve Selim bu olaylarla adeta boşluğa düşüyor. Büyük Savaş için seferberliğe çağrılıyor ve orada Kadir’le tanışıyor. Trenle doğu cephesine giderken, Selim gitmekten vazgeçer ve Kadir’le trenden atlayıp kaçak hayatı sürmeye başlıyorlar. Evlere girip, insanlara silah doğrultup zorla yemek, kıyafet ve sularını kullanıyorlar. Bir süre kimseye yakalanmadan yaşayıp, seferberlik çağrıları sona erince rahatça gezebilmeye başlıyorlar. Bu rahatlıkları uzun sürmüyor, çünkü Yunanlılar Manisa’ya giriyor. Selim ve onun komutasında askerler birkaç gün çarpışıyor ve Selim en sonunda bir gece Yunanlıların koğuşunu basıp birkaç askeri öldürüp, kendisi de vuruluyor. Üçüncü bölümümüz Tanık’ta, bu olayların çoğuna şahitlik eden ve çeteden olan Kadir’in, Selim öldükten sonra neler yaptığı kısaca anlatılmış.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder