27 Temmuz 2017 Perşembe

John Fante: Los Angeles Yolu



Bu hafta John Fante'nin eserlerinden biri olan Los Angeles Yolu'nu inceleyeceğiz. Bakalım bu kitabı siz de ilginç bulacak mısınız?

Başkahramanımız Arturo Bandini, toplumun dayattığı dini normlara ve dindar olan herkese, kendini nefret ettirircesine davranmakta; dinin halkın afyonu olduğu görüşünü savunmaktadır. Kendi güvenliğini tehdit eden herşeyi yok etmektedir. Yengeçler, balıklar, sinekler ve hatta dergilerden kestiği hayal ürünü kadınları!
           
Aslında yok ettiği şeyler; başka bir deyişle, güvenliğini tehdit edenler, hep kendinden güçsüz varlıklardır. Arturo sürekli bu paradoksun içinde varoluşsal bir depresyondadır.

Her yazar gibi birdenbire fikir patlamalarıyla sayfalarca hikayeler yazmakta, kısa bir süre sonra hepsini yırtıp atmaktadır. Balık kutulama şirketinde pis koku, buhran ve ırkçılıkla boğuşan zavallı Dago*, kusma derecesinde bulunduğu konumdan nefret etmektedir. Annesi ve rahibe okulunda okuyan kız kardeşine bakmak için çalışmak zorunda olduğu düşüncesi onu çileden çıkarmaktadır. Kalıbına sığmakta zorlanıyordur artık. Ailesiyle bağları koparıp eşyalarını toplar ve evden ayrılır. Beş parasız gittiği tren istasyonunda yeni romanının konusunu düşünmektedir. Los Angeles yolları onu Arturo Bandini'yi beklemektedir.

Arturo'nun içsel düşünceleri eğlenceli bir dille aktarılmış. Hayatın zorluklarını irdeleyen ve bunu esprili bir şekilde yapan Fante, Arturo karakterini kendinden de öne çıkarmış. Benim çıkarımım ise, insan önceden neyse, ne olursa olsun onu sonradan değiştiremiyor.
Gelecek yazıda görüşmek üzere!

*Dago: İtalyan ve İspanyolları aşağılamak amacıyla kullanılmış.




20 Temmuz 2017 Perşembe

Yüksek İşlevli Sosyopat Dedektif; Sherlock!

İlk yazımda Sherlock Holmes'un dizisinden bahsetmek istiyorum. Kahramanımız Londra'da Baker Sokağı 221B no'lu evde yalnız yaşamaktadır. John Watson ise savaş sonrası stres bozukluğu yaşamakta, Afganistan'da geçirdiği zor savaş yıllarının zihnine ve bedenine verdiği zararları psikoterapi yoluyla hafifletmeye çalışmaktadır. tek bacağı aksayan John Watson, tam bu sıralarda eski bir üniversite arkadaşıyla karşılaşır ve arkadaşı bu vesileyle John'u Sherlock Holmes ile tanıştırır. İkisi de kirayı paylaşacak birilerini aramaktadır. Sherlock, tanıştıkları ilk dakikada John Watson'un profilini çıkarır. "Afganistan mı, Irak mı?" diye sorar. John Watson ise şaşırmıştır. Sherlock bu sırada telefona ihtiyacı olduğunu, John ise onunkini kullanabileceğini söylemiştir. Sherlock telefonu kullandıktan sonra geri verir ve cinayet olduğunu söyleyip kapıdan dışarı fırlar. Bir de unuttuğu şeyi; adresini söylemek için geri döner; 221B Baker Sokağı. Artık cinayetleri beraber çözeceklerdir.

Kahramanlarımızın hikayesi dizide son derece modern ve esprili şekilde başlamakta. Benedict Cumberbatch ve Martin Freeman'ın çok iyi bir ikili olduklarını ve güzel bir iş çıkardıklarını düşünmekteyim. Genel teması dedektiflik olsa da, birkaç türü içinde barındırmakta bu dizi; komedi, dram, psikoloji, gerilim ve hatta bilim kurgu da sayılabilir. Mark Gatiss ve Steven Moffat'ın yönetmen koltuğunda olduğu dizi, yaklaşık 1.5 saat sürüyor.